3 hafta önce uzun zamandır geçirmediğim kadar güzel bir gün geçirdim. Çok küçükken gittiğim Birgi'yi bir de şimdiki gözümle görmek istedim. Arkadaşlarla yola çıktık.
Bornova - Torbalı - Tire - Ödemiş istikametinden Birgi'ye ulaştık.
Sıcacık, tertemiz bir köy karşıladı bizi.
Hemen girişteki kar helvacıda karadutlu ve vişne sulu kar helvalarımızı yedik.
Sonra Çakırağa Konağı'nı ziyaret ettik. Hayatımda gördüğüm en ilginç konaktı. Tamamen ahşap. Her kata maksimum 6 ziyaretçi kabul ediyorlar. Bu nedenle sıra beklemeyi göze alarak gidin. Biz yaklaşık 15dk bekledik.
Giriş ücreti 5 tl. Müze kartınız varsa onunla girebiliyorsunuz.
Konak, dönemin deri tüccarlarından birine aitmiş. 18 yüzyılın sonlarında yapılmış ve 1995 yılında müze olarak ziyarete açılmış.
Odaların duvarları, tavanlar, her yerde resimler var. Bu resimler, odalarda hiç eşya olmamasına rağmen sanki eşyalıymış hissi veriyor.
Konak'ın en ilginç yönü İzmir ve İstanbul odaları. Ağa'nın iki eşi varmış. Biri İzmir'li biri İstanbul'lu. Eşleri memleket özlemi çekmesin diye odalarının duvarlarına İzmir körfezinin ve İstanbul boğazının silüetlerini resmettirmiş.
Yukarıdaki İzmir odasındaki İzmir silüeti.
İstanbul odası biraz karanlıktı onun fotoğrafını çekemedim.
Tavanlarda tek bir çivi kullanılmamış. Ahşap paneller birbiri içine geçirilerek tutturulmuş.
Büyük bir hayranlıkla konaktan ayrıldık ve civardaki tarihi hamamı ziyaret ettik. Hamam içinde yöreye ait bilgiler, hikayeler yer alıyor. Biz okurken saatin geç olduğunu farkedememişiz. Görevli geldi ve hamamı kapattı :(
Oradan çıkıp mezarlıkların olduğu bölgeye gittik. Pazarı ziyaret ettik. Esnafla sohbet ettik. Herkes çok sıcakkanlı. Yöreye özgü peksimet, incir, pekmez satın alabilirsiniz.
Aslında gezimiz burada sona erecekti ancak arkadaşlarımızdan biri Ödemişli olduğu için Gölcük ve Bozdağ'ı da görmemizi tavsiye etti. İyi ki de etmiş. İzmir'de böyle yerlerin varlığını öğrendiğim için çok mutluyum.
**
Birgi'yle vedalaşıp virajlı yollardan yavaş yavaş yukarı doğru çıktık.
Hava sıcaklığı gittikçe düştü ve manzaramız gittikçe büyüdü.
Gelmedik mi, gelmedik mi derken sağımızda ağaçların arasından göl göründü. Hepimiz "aaa" dedik, ve bu tepenin adı da A tepesiymiş :) İsmet İnönü de ilk burayı gördüğünde herkes gibi Aa demiş ve buranın adı da A tepesi olarak kalmış :)
Rakım 1049 mt. Bu kadar yüksekte böyle bir göl, manzarasıyla, havasıyla insanı büyülüyor.
Alın hırkanızı, yemeğinizi, oltanızı gidin göl kenarında piknik yapın, balık tutun, havanın serinliğinin tadına varın :)
**
Ve son durak Bozdağ.
Rakım 1150 mt. ve artık hava daha da soğuk.
Arkadaşımızın ailesi yazın buraya yerleşiyormuş. Evlerinde akşam yemeğine davet edildik. Yemekten önce kısa bi köy turu yaptık.
Etrafın fotoğraflarını çekerken, kavun satan amca gel bizi de çek dedi :)
Onu gören fırıncı gel bizi de çek dedi :)
İnsanlarla konuşa konuşa eve geçtik. Arkadaşımızın ailesinin hazırladığı sofra müthişti. Bahçede kızılcık ve fındık ağaçlarının altında patlayana kadar yedik :) Menüde odun ateşinde kızartma, tenekede tavuk, kabak çiçeği dolması vardı söylemesi ayıp :) Kahvemizi de içip, ıslarlara dayanamayıp bagajı sebze meyvelerle, kışlık ev yapımı konservelerle doldurduk ve evin yolunu tuttuk.
Harika bir gündü.
İzmir'deyseniz ya da İzmir'e yolunuz düşerse, 1 gününüzü bu güzergahı takip ederek geçirebilirsiniz.
Pişman olmayacağınıza inanıyorum.
Sevgiler
Gonca