24 Şubat 2011 Perşembe

Mim vaaar

Maya ve Huyumkurusun mimlemiş beni :) Cevaplamaya çalıştım soruları ama zorlanmadım değil :)
Burdan kendisine öpücükler:)


Gün içerisinde eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey:
-Bölüm başkanı çıksa, alttan bıraktığın bütün derslerinden muafsın dese, geçtin dese falan mesela, omzumdan bi ton yük kalkar :)


Gördüğün zaman eğer almazsan uyuyamam dediğin şey:
- Kumaş ya da iplik almazsam uyuyamayabilirim, aslında uyurum ama gidip sonra alıcağımı bildiğim için uyurum :D Kitap var bi de, o da aklıma çok takılır bak :)


Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey:
- Diyet yapmam pek, yapsam da bozar mıyım bozmaz mıyım bilmiyorum ama bozmam sanırım :)


Uğurun var mı?
-İşaret parmağıma taktığım siyah yüzüğüm var bi.


Kendine en yakıştırdığın renk:
- Tek bi renk yok sanırım, baharat renklerini pek severim :)


En sevdiğin takın:
-Yüzüğüm var uğurum olan, bi de ananemin verdiği pembe, bileklik boncuğu.


Takıntın:
- Birinin ismini hatırlayamadığım zaman kafayı yerim, bulana kadar alfabenin tüm harflerini sırayla bi kaç kere sayarım.


Ben bu şarkıyı duyunca şakırım:
-Ohooo çok var ki :) Her postta paylaşmaya çalışıyorum sevdiklerimi, o paylaştıklarımı da takıntılı olarak dinlerim, bi şarkıya taktım mı bıkana kadar dinlerim o da kötü bişey aslında :))


Solunda ne var?
- Ev arkadaşım :) Soruları o da kendi çapında cevaplamaya çalışıyo :D




Benim mimlediklerim ise,




18 Şubat 2011 Cuma

Baykuş

Baykuşları uğursuz diye nitelendirmek ne kötü.
Karikatürize edildiği zaman ne kadar sevimliler oysa ki. Gerçek halleri de güzel tabi. 
Dedem pevnene der, neden bilmem. Eğer bi yere gelip konarsa, o civardan biri ölürmüş. Soğan atınca gidermiş. İnsan hayatı soğana mı kalmış :)

Kısacası baykuşları severim. 

Kolyemi de daha önce anlattığım burdaki  yöntemle yaptım. Üzerini dikiş iplikleriyle işledim.






Kuru kuru bitmesin bu post.
Yeni vizyona giren İncir Reçeli filminden bi sahneyle bitsin.
Sarhoş bi adamdan geliyor.İsyan.

İzlemek lazım bu filmi.

16 Şubat 2011 Çarşamba

Bi yaşıma daha girdim

Tatil bitsin İzmir'e gidiyim, Pusu doğurur o zamana, yavrularla uğraşırız, severiz okşarız falan derken , eve geldim yavrular yok. Oysa doğum yapmıştı ve fotolarını bile görmüştük. Her yeri aradım saklamıştır diye. Yok yok yok... 

Araştırdık biz de. Yavrular ölünce anne yiyebiliyomuş yavrular ortada kalmasın diye. Şok olduk. Bizim Pusu üç yavruyu da yemiş. Bi yaşıma daha girdim böylece. İlk kez böyle bişeye şahit oldum.

Ama giden yavrulara üzülmemizle yeni bi kedinin eve gelişine sevinmemiz aynı anda oldu. Eski çalıştığım kafenin önüne gelmiş bi kedi, ama nası tatlı nası tatlı :) Hemen sahiplendim tabi. Eve getirdik.Kedi esirgeme kurumu gibi oldum artık :D

Yeni kedinin adı Bambam. Pusu hemen kıskançlık triplerine başladı tabi. Uzaktan bakışmalar, tıslamalar, takip etmeler diz boyu :)) Birbirlerine alışana kadar çekcez artık bu halleri. İşte Bambam ve Pusu'dan bi kaç kare.

Pusu Bambam'ı kesiyo burda :)

 Pusu topuyla :)


Bambam Pusu'nun evine mamasına suyuna kumuna göz dikmiş durumda :)


Pusu yine bakış atıyo:)

Sağım kedi solum kedi:)


***


Ve tatil mahsüllerinden örgü çorabım. Bu ilk denememdi. Çorap örmek zor sanardım. Hiç de değilmiş. İkinci ördüğüm jakarlıyı yayınlayınca yapılışını da yazarım. Maksat ayaklar üşümesin, karınlar ağrımasın :))




***



Veeee Deep'ten ve Maya'dan bi ödül geldi bendenize :)) Çook mutlu oldum. Hep gülelim, güldürelim inşallah. Bütün takip ettiğim blog arkadaşlarıma gelsin.

12 Şubat 2011 Cumartesi

Mim


Değişik bi sunum olsun dedim "hangi çizgi film karakteri olmak istersiniz" mimi için. Heidi olmak isterdim ben. 

Baktım ki bi çok kişi yapmış bu mimi, yapmayanlara devrediyorum ben de.
Herkese mutlu geceler.

10 Şubat 2011 Perşembe

Bir film: Amelie

Bu filmi ilk izlediğimde dekoruna, ışığına, renklerine öyle bir odaklanmıştım ki, filmin konusunu anlamamıştım bittiğinde. Geçenlerde tekrar izledim. Nerdeyse yine aynı şey oluyodu:)
Renkli objeleri çok fazla sevmem aslında. Yani bir alan dekor edilecekse çok fazla farklı renk kullanılması taraftarı değilim. Ya da değilDİM demeliyim sanırım. Bu filmde sahneler rengarenk. Ama ışığı öyle bi kullanmışlar ki, tüm eşyalar birbirlerine uymuş. Çıkıntılık yapan tek bi nesne bile yok. Abartıyo olabilirim ama gerçekten böyle düşünüyorum.
Hele o duvar kağıtları yok mu... Ayrı bi zenginlik katıyo ortama. İlerde kendi evime yaptırcağım ilk şeylerden biri olucak. Amiin :)
Filmi izlerken bi kaç kare fotoğraf aldım. İzleyenler hatırlasın, izlemeyenlerin canları çeksin :))











------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ve tatilin son günleri geldi. Pazar günü İzmir'e dönüş tarihi. Çok heycanlıyım. Bizim hanım kız sonunda doğum yapmış. Üç tane minicik yavru bizi bekler :) İsimlerini düşündük ama tam kesin bi karar vermedik: Çakıl, Bambam, Dino :)) Gider gitmez fotolarını çekmeye başlarız ev olarak :)

Bu arada tatilde büssürü şey yaptım. Daha çok örgü ağırlıklı oldu tabi yaptıklarım. İzmir'e gider gitmez onların da fotolarını çekip yayınlarım, yapmak isteyenlere fikir olur.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Son olarak iki günlük Muğla'ya gittim ondan bahsediyim :) Ev arkadaşım Muğla'lı, yazın gitmemiştim baya bi tavır yapmıştı, tatili fırsat bilip gidiyim dedim. İlk gün merkezi gezdik, ikinci gün Gökova'ya gittik. Ben Aydın'a küçük derken Muğla Aydın'dan da küçük çıktı :) Sonuç olarak, güzel bi iki gün geçirdim :) Bunlar da iki tanecik foto :)


2 Şubat 2011 Çarşamba

İki şarkı.

Yeni şarkı arayışlarındayım yine. Eskileri dinliyorum ne zamandır. Bu gün de eskilerden gittim yine. Selda Bağcan albümlerini ekledim Winampa, yüzlerce albümü  olan sanatçılar arasından. 


Önce Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi çaldı.
Sonra Hey Gidi Kavak.


Tabi ben de melodilerin ve sözlerin arasında kayboldum. Normalde pek dikkat etmem şarkı sözlerine. Melodi önemlidir benim için. Ama bu iki şarkının sözleri çoğu zaman melodinin önüne geçiyor.


"hain tuzaklarda, kan uykularda
vurulduk ey halkım unutma bizi!
işkenceler için tahta çarmıha,
gerildik ey halkım unutma bizi!

zulüm sığmaz iken köye şehire,
bize mezar oldu, kan kızıl dere;
yavuklu yerine çıplak mavzere,
sarıldık ey halkım unutma bizi!

her seher vaktinde, tanatışında
kızıl güller açar dağlar başında.
faşist namluların her kurşununda,
dirildik! ey halkım, unutma bizi..."



Unutma bizi demiş Uğur Mumcu. Başka bir yazısında ise şöyle demiş:


"yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı.
işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
bizleri yok etmek istediler hep.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi... "



Nasıl bir memleket sevgisidir, nasıl bir direniştir bu? Benim aklım almıyor.


Geçen akşam yemeğinde televizyonda haberler açıktı, yine eylem yapan gençlere biber gazı sıkmışlar, suyla geri püskürtmüşler haberi vardı. Artık eylem hakkı da elimizden alındı diye konuştuk. Sonra babam hangi devirde yaşamak isterdiniz dedi. Ablam 60'larda dedi. Ben 90'lı yıllara kadar yaşayıp 99'da ölmek isterdim dedim. Biz yaşadık da ne oldu dedi sonra annem de babam da. Korkudan evden dışarı çıkamıyoduk, okul çıkışlarında elleri zincirli, büyük büyük köpekleri olan, kendi görüşlerini kabul ettirmek isteyen gruplar bekliyodu dediler.   


Zorla görüş benimsetmek.. Ne acı.


Ve babamın öğretmen okulunu yarım bırakıp evine kaçması. Bu da çok acı..


Maça götürüyoruz diye otobüse doluşturulan bir grup öğretmen adayı. Ve sağ sol kavgasının ortasında durup kapıları açan şoför. Sonuç: neye uğradığını şaşırmış taze lise mezunu, geleceğin öğretmenleri. Diğerlerine ne oldu Allah bilir ama babamın hayatının yön değiştirdiği gün.


İşe bu yönden bakınca korkutuyo tabi o yıllar. Ama saflığı, kirlenmemişliği yok mu sizce de? 


Ve Hey Gidi Kavak..
Nazım Hikmet.
Memleketine gidip alnını toprağa sürüp bir kavak dikememiş vatan haini(!).




"ağaç gece seyredilir
suda gümüşten servidir
istanbullu nedim için

ak bedenli gelinleri
melül mahzun kayınları
sever razanlı yasemin

bende bir kavak ürperir
nerde olsam sesi gelir
muhacirliğimden beri

her ağaç gibi kavak da
ömrünce durur ayakta
gözler durur bir şeyleri

gözler şose boylarını
sari sıcak yaz gününde
anadolu köylerini

beni de gözledi kavak
geceleri haykırarak
hapishanenin önünde

şahit ayıplarımıza
şahit kayıplarımıza
umudumuzun şahidi

şahit bitlenişimize
topraktaki isimize
hey gidi kavak hey gidi

kavaklarını övmekten
kuru kuruya sevmekten
ne çıkar ki memleketim

kara toprağa eğilip
yüzümün terini silip
bir tek kavak dikemedim."




Yazsın bakalım şimdiki memleket aşıkları böyle içten, böyle yürekten, böyle hasret dolu şiirler. Atışmaktan başlarını kaldırabilirlerse tabi. Neyse çok siyasete girmiyim. Zaten pek anlamam da. 


Söylüceklerim bu kadar. Şarkıları dinlersiniz umarım.