14 Haziran 2019 Cuma

Sade yaşam

Less is More quote against blue watercolor

Kaç eşyayı sırf ucuz diye alıyoruz?
Kaç kilo sebzeyi ve meyveyi tüketemediğimiz için çöpe atıyoruz?
Kaç kere bir saatlik kahve keyfimiz için doğada yüzyıllarca çözünmeyecek plastikler kullanıyoruz?

Bu soruları kendime sorduğumda "gerçekten neden bunları yapıyorum?" ile "bir tek benimle mi kurtulacak dünya" arasındaki ince çizgide gidip geliyorum.

Sadelik, sade yaşam, arınmak, sıfır atık, doğa, doğallık, minimalizm ...

Bana çağrıştırdığı şeyler çok hoş ve güzel. Peki yapabiliyor muyum? Bu kelimeleri hayatıma uyarlayabiliyor muyum? Bazen evet bazen hayır.

Mesela sırf hatıra diye sakladığım, kutularda, dolapların içinde duran eşyalardan vazgeçeli bir süre oluyor. Yazılı sayfaların fotoğraflarını çektim ve elektronik ortamda depoladım.

Kendime yabancıların "beeswax wrap" dedikleri, pamuk kumaşa balmumu kaplama ile kuru yiyeceklerimi saklayabileceğim bezler yaptım. Streç film ya da buzdolabı poşeti kullanımımı bu sayede baya azalttım. (Yapımını ilerleyen günlerde paylaşmak isterim.)

Bez çantalar ile malum hepimiz son zamanlarda daha çok içli dışlı olduk. Öncesinde de kullanıyordum ama artık özellikle markete giderken bez çantasız gitmiyorum.

Dışarı çıkarken suyumu evden kendi termosuma doldurmaya özen gösteriyorum.

Bambu saplı diş fırçası kullanıyorum.

Cilt yıkama süngerlerim kabak lifinden.

Bunlar şimdilik hayatıma adapte edebildiğim şeyler, ancak şampuan, deterjan kutuları, bebek bezi, ıslak mendil, marketten aldığım çoğu şeyin paketleriyle nasıl başa çıkabilirim bilmiyorum.

Her akşam kapıcıya verdiğim dolu çöp poşetini gördükçe üzülmeye devam ediyorum.

En çok da meyve/sebze atıklarımı da bu poşetlerin içinde gönderdiğim için vicdanımı çok rahatsız hissediyorum. Bir bahçem olsa, kompostumu yapsam, yeni bitkilere vitamin olsa...
Ne kadar basit bir istek.
Bir o kadar da imkansız.

Hayatımı sadeleştirme konusunda eşyalarda durum böyle iken, peki ilişkilerde nasıl?

Kendimi yakın hissetmediğim halde kaç kişiyle arkadaşlık yapıyorum?
Sosyal medyada takip ettiklerim bana ne katıyor?
Onlardan ne öğreniyorum?

Bunlar üzerinde daha fazla düşünmem gerek.


Sadeleşme üzerine yazmaya devam edeceğim...

4 yorum:

  1. Blogunuzu yeni keşfettim ve hemen takibe aldım.Sizi de beklerim.

    https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  2. Merhaba. Blogunuz oldukça dolu ve yararlı bilgiler barındırıyor.Emeğinize Sağlık.Eğer zaman ayırmak isterseniz,yeni açtığım bloga göz atıp takip ederseniz beni oldukça mutlu edersiniz.Sağlıcakla Kalın.

    https://hepfragmanizle.blogspot.com/

    YanıtlaSil

  3. Güzel bir yorumlama olmuş keyifliydi gerçekten. Bu arada banada beklerim blog:Sözler

    YanıtlaSil
  4. Merhabalar,

    Günümüzde minimalist yaşamın popülerlik kazanmasıyla birlikte bazı terimlere ve yaklaşımlara aşina olduk. Bu yaklaşımlardan biri de; Less is More. ”Az, çoktur” felsefesi. Bu yaklaşımın özünü ve ne anlama geldiğini, karantina süreciyle birlikte daha iyi kavradığımızı düşünüyorum. Çünkü karantina süreciyle birlikte tüketim alışkanlıklarımız da değişti. Birçoğumuz sahip olduklarımızla mutlu olmanın farkına vardık. ‘’Less is More’’ hakkında yazdığım yeni yazımı okumanız için izniniz olursa sizinle de paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/less-is-more-nedir/

    Sadelikle ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil