12 Mart 2011 Cumartesi

Mim

Huyumkurusun mimlemişti beni taa ne zaman önce. Bi türlü fırsat olmamıştı yazmam için. Hazır bloga girebiliyoken cevaplıyım dedim.
Blogların kapatılması hakkında yorum yapmak istemiyorum, çünkü takip ettiğim bloglarda gayet güzel dile getirilmiş düşünceler. Bu saçmalığa karşı olan herkesin yanındayım, cümlelerine sonuna kadar katılıyorum.
Gelelim mime :) Makyajla ilgili bir anı ve kullandığımız makyaj malzemelerini gösteren bir post hazırlamak gerekiyomuş bu mim için. O kadar düşündüm taşındım ama makyajla ilgili bi anı bulamadım. En fazla rimelim göz kapağıma bulaşır o kadar :)
Ben kullandığım malzemelere geçiyim.


Eskiden  normal göz kalemi kullanırdım. Lens kullandığımdan, gözlerim çok sık sulanıyo, e haliyle kalem de çok çabuk dağılıyo. O yüzden son zamanlarda dipliner keşfettim bi tane. Çok memnunum kendisinden.


Bu çift taraflı maskarayı da uzun zamandır kullanıyorum. Beyaz tarafında lifler var kirpiğe yapışıp kirpikleri daha uzun gösteriyo. Çok sık makyaj yapmadığımdan bayadır kurumadan duruyo kendisi.


Ve kapatıcı. Bunu hangi akla hizmet aldım bilmiyorum ama öyle duruyo dolapta. bi kaç kez kullandım göz altımdaki morlukları gidermede başarılı buldum, ama yüzümde tabaka oluşturuyo gibi geliyo, huzursuz hissediyorum kendimi. Çok sık da kullanmıyorum o yüzden.




İşte buuuuu. Yıllardır vazgeçmediğim Nivea lipstick :)
Genelde vişnelisini kullanırdım ama narlısını görür görmez aldım, çok da memnun kaldım:)




E o kadar makyaj yapıp dışarı çıkmışım, bi de dışarda toz duman arasında kalmışım, eve gelince temizlenmeden olmaz. Hayatta rahat edemem. 
El sabunu dışındaki tüm sabunlar olabilir aslında yüzümü yıkamam için, yukardaki resim temsili :)



Yüzümü yıkadıktan sonra ablamın hediyesi mikrofiber yüz temizleme bezimi kullanıyorum. Pamukla makyajı temizleyip, üstüne yıkadıktan sonra bu bezle yüzümü sildiğimde hala bezin kirlendiğini görmek bu bezin iyi olduğuna işarettir arkadaş. 
Benimkinin markası MFT. Resim yine temsili :)


Ve final.
Tabi ki gül suyu. Başka tonik kullanmadım bugüne kadar kullanmayı istemem de. Allahıma çok şükür yüzümle ilgili bi problem yaşamadım. 
Tek yaptığım makyajda aşırıya kaçmamak, eve dönünce hemen temizlemek ve çok katkılı olmayan malzemeler kullanmak.
Herkeslere tavsiye ederim :)

Yeni mimlerde görüşmek üzere.


Ha bi de bi şarkı var.
Zakkum'dan Anason. 
Tam bi eski dostlar şarkısı olmuş.


24 Şubat 2011 Perşembe

Mim vaaar

Maya ve Huyumkurusun mimlemiş beni :) Cevaplamaya çalıştım soruları ama zorlanmadım değil :)
Burdan kendisine öpücükler:)


Gün içerisinde eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey:
-Bölüm başkanı çıksa, alttan bıraktığın bütün derslerinden muafsın dese, geçtin dese falan mesela, omzumdan bi ton yük kalkar :)


Gördüğün zaman eğer almazsan uyuyamam dediğin şey:
- Kumaş ya da iplik almazsam uyuyamayabilirim, aslında uyurum ama gidip sonra alıcağımı bildiğim için uyurum :D Kitap var bi de, o da aklıma çok takılır bak :)


Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey:
- Diyet yapmam pek, yapsam da bozar mıyım bozmaz mıyım bilmiyorum ama bozmam sanırım :)


Uğurun var mı?
-İşaret parmağıma taktığım siyah yüzüğüm var bi.


Kendine en yakıştırdığın renk:
- Tek bi renk yok sanırım, baharat renklerini pek severim :)


En sevdiğin takın:
-Yüzüğüm var uğurum olan, bi de ananemin verdiği pembe, bileklik boncuğu.


Takıntın:
- Birinin ismini hatırlayamadığım zaman kafayı yerim, bulana kadar alfabenin tüm harflerini sırayla bi kaç kere sayarım.


Ben bu şarkıyı duyunca şakırım:
-Ohooo çok var ki :) Her postta paylaşmaya çalışıyorum sevdiklerimi, o paylaştıklarımı da takıntılı olarak dinlerim, bi şarkıya taktım mı bıkana kadar dinlerim o da kötü bişey aslında :))


Solunda ne var?
- Ev arkadaşım :) Soruları o da kendi çapında cevaplamaya çalışıyo :D




Benim mimlediklerim ise,




18 Şubat 2011 Cuma

Baykuş

Baykuşları uğursuz diye nitelendirmek ne kötü.
Karikatürize edildiği zaman ne kadar sevimliler oysa ki. Gerçek halleri de güzel tabi. 
Dedem pevnene der, neden bilmem. Eğer bi yere gelip konarsa, o civardan biri ölürmüş. Soğan atınca gidermiş. İnsan hayatı soğana mı kalmış :)

Kısacası baykuşları severim. 

Kolyemi de daha önce anlattığım burdaki  yöntemle yaptım. Üzerini dikiş iplikleriyle işledim.






Kuru kuru bitmesin bu post.
Yeni vizyona giren İncir Reçeli filminden bi sahneyle bitsin.
Sarhoş bi adamdan geliyor.İsyan.

İzlemek lazım bu filmi.

16 Şubat 2011 Çarşamba

Bi yaşıma daha girdim

Tatil bitsin İzmir'e gidiyim, Pusu doğurur o zamana, yavrularla uğraşırız, severiz okşarız falan derken , eve geldim yavrular yok. Oysa doğum yapmıştı ve fotolarını bile görmüştük. Her yeri aradım saklamıştır diye. Yok yok yok... 

Araştırdık biz de. Yavrular ölünce anne yiyebiliyomuş yavrular ortada kalmasın diye. Şok olduk. Bizim Pusu üç yavruyu da yemiş. Bi yaşıma daha girdim böylece. İlk kez böyle bişeye şahit oldum.

Ama giden yavrulara üzülmemizle yeni bi kedinin eve gelişine sevinmemiz aynı anda oldu. Eski çalıştığım kafenin önüne gelmiş bi kedi, ama nası tatlı nası tatlı :) Hemen sahiplendim tabi. Eve getirdik.Kedi esirgeme kurumu gibi oldum artık :D

Yeni kedinin adı Bambam. Pusu hemen kıskançlık triplerine başladı tabi. Uzaktan bakışmalar, tıslamalar, takip etmeler diz boyu :)) Birbirlerine alışana kadar çekcez artık bu halleri. İşte Bambam ve Pusu'dan bi kaç kare.

Pusu Bambam'ı kesiyo burda :)

 Pusu topuyla :)


Bambam Pusu'nun evine mamasına suyuna kumuna göz dikmiş durumda :)


Pusu yine bakış atıyo:)

Sağım kedi solum kedi:)


***


Ve tatil mahsüllerinden örgü çorabım. Bu ilk denememdi. Çorap örmek zor sanardım. Hiç de değilmiş. İkinci ördüğüm jakarlıyı yayınlayınca yapılışını da yazarım. Maksat ayaklar üşümesin, karınlar ağrımasın :))




***



Veeee Deep'ten ve Maya'dan bi ödül geldi bendenize :)) Çook mutlu oldum. Hep gülelim, güldürelim inşallah. Bütün takip ettiğim blog arkadaşlarıma gelsin.